ABD’de yaşayan ünlü siyaset bilimci Yahudi Prof. Norman Finkelstein İsrail’in 17 Ekim’de Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesine düzenlediği saldırı ve bölgede 7 Ekim’den bu yana devam eden gelişmelerle ilgili AA muhabirine değerlendirmede bulundu.
İsrail’in hastane saldırısı konusunda “duygusal” ve “entelektüel” açıdan iki tepki verilebileceğini belirten Amerikalı Prof. Finkelstein, duygusal tepki konusunda “Açıkçası çok yüksek büyüklükte bir korkuydu ve bu seviyede söylenecek çok fazla şey yok. Eğer son 20 yıldır bu olayları takip ederseniz bir noktada katılaşırsınız, duygusuzlaşırsınız ya da birbiri ardına gelen vahşetlere maruz kalırsınız ve yetişkin yaşamımın çoğunu, Gazze halkına yapılan bir dizi zulmü yalnızca küçük ayrıntıları belgeleyerek geçirdim.” dedi.
Finkelstein, olaya entelektüel açıdan baktığında İsrail’in saldırıyı reddetmesine ilişkin, “Ben bunu göz ardı etme eğilimindeyim çünkü İsrail her zaman sorumluluğu reddediyor.” ifadesini kullandı.
Hastane saldırısında ne olduğunu tespit etmek için silah uzmanlarının inceleme yapması gerektiğini belirten Finkelstein, iddialar konusunda, “İhtimal her zaman vardır, bilmiyorum, yetkili kaynakların ne söyleyeceğini duymayı bekliyorum. Bildiğim şey, ABD hükümetinin söylediği söze güvenmeyin, İngiliz hükümetinin söylediği söze güvenmeyin ve elbette söylemeye bile gerek yok, İsrail’in söylediği söze güvenmeyin.” uyarısında bulundu.
– “BİR YARGIYA VARMAK İÇİN HALA BAZI DETAYLAR GEREKLİ”
Finkelstein, Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın 7 Ekim’de İsrail’e saldırısının “teknik”, “olgusal” ve “ahlaki” yönlerinin bulunduğuna dikkati çekti.
Finkelstein, Gazze’nin yeryüzünde en yoğun izlenen bölge olmasına rağmen Hamas’ın saldırısının teknik açıdan şaşırtıcı bir beceri olduğuna işaret etti.
Gazze’nin uydu ve iletişim teknolojileriyle gözetlenmesinin yanı sıra sahada değişik taraflara ait büyük bir “casus kaynağı” olduğunu vurgulayan Finkelstein, “Bu gerçeklere rağmen bu (saldırıyı) gizlemeyi başardılar. Hamas’a göre, bunun üzerinde iki yıldır çalışıyorlardı ve bunu İsraillilerden, Amerikalılardan, Mısırlılardan ve kendi insanlarından gizlemeyi başardılar. Hatta görünüşe göre çok sayıda Hamas lideri bile bunun farkında değildi.” dedi.
Finkelstein, olgusal olarak da Hamas’ın sınırı geçtikten sonra önemli ölçekte saldırı gerçekleştirdiğini ancak bu saldırıların ne kadarının planlı ne kadarının ani geliştiğinin bilinmediğini, belki de hiç bilinemeyeceğini belirtti.
Tarafların açıklamaları konusunda, siyasi yapıların kendi gündemlerine hizmet edecek söylemleri dillendirdiklerine dikkati çeken Finkelstein, “Olup bitene dair geniş bir tablo var ancak bir yargıya varmak için hala bazı detaylar gerekli. Örneğin, Hamas bir örgüt, hala karanlık olan ve muhtemelen sonsuza kadar da karanlık kalacak olan bazı yönleri mevcut.” ifadelerini kullandı.
– OLAYLARIN “AHLAKI BOYUTU” CEVAPLANMASI GEREKEN EN ZOR SORU
Saldırılarda sivillerin öldürülmesi de hesaba katılarak “ahlaki boyutun” cevaplaması gereken en zor kısım olduğunu belirten Finkelstein, şu değerlendirmede bulundu:
“Çoğu insan için Hamas’ı ‘aşağılık katiller’, vb. gibi kınamak çok kolay geliyor. Bence bu daha karmaşık bir ahlaki soru. Toplama kampında doğmuş, ilk günden itibaren bütün hayatlarını bu toplama kampında geçirmiş, Gazze sınırdaki kapılardan (İsrail’e) akın eden militanların çoğunun eylemlerini ahlaki olarak nasıl değerlendireceksiniz? Dünyanın en nüfus yoğunluğu bulunan, yaklaşık 40 kilometre uzunluğunda, 5 kilometre çapında bir alana hapsedilmiş, çok nadir istisnalar dışında, kimsenin girip çıkamadığı, iş imkanlarının, geleceğin olmadığı bir yer. Siyah deliğe yakalanmışsın, geçmişin, geleceğin, aynı zamanda şimdiki zamanın, hiçbir şeyin yok.”
Hamas’ın saldırılarına ilişkin, “Henüz ne olduğunu değerlendirecek gerçeklere sahip değiliz.” diyen Finkelstein, bu saldırıların sınırlı saatler aralığında olmasına rağmen izleyen günlerde İsrail’deki ölü sayısının nasıl yüzlerce arttığını anlamadığını dile getirdi.
Finkelstein, “Her geçen gün sayı 50’den 100’e, 200’e, 300’e, 400’e çıktı ancak o noktada Hamas militanları zaten çoktan öldürülmüştü. Peki tüm bu cesetlerin gelmesi neden bu kadar uzun sürdü? Bunun gerçekleşmediğini söylemeyeceğim ama bunu bilmiyorum. (İsrail’in) bu kadar gelişmiş bir sivil savunma ve tıbbi sistemine rağmen bunun nasıl gerçekleştiği şu an için hala bir muamma. İkinci gün itibarıyla tüm ölüler gömülmek üzere morglara götürülmüştü. Niye rakamlar yükseliyordu? Bunun belki makul bir cevabı vardır da ben kaçırıyorumdur.” ifadelerini kullandı.
– GAZZE’NİN KUZEYİ “YENİ BİR GÜVENLİK BÖLGESİ” İLAN EDİLECEK
Saldırıların bölgeye olası etkileri ve İsrail’in amaçlarına da değinen Finkelstein, “Bir gerçeği kesin olarak biliyoruz ki (bölgede) en büyük değişken Hizbullah ve İran’dır. Eğer (bunlar) hiçbir şey yapmazlarsa İsrail, Gazze’nin kuzey kesimi dedikleri bölgeyi boşaltma planını uygulayacak ve neredeyse kesin olarak burayı yeni güvenlik bölgesi ilan edecek. Gazze nüfusunun yarısı Gazze’nin güneyine sürülecek. Bu insanlar güneyde nasıl yaşayacak? Sanırım İsrail basitçe şöyle diyecek: ‘Bu, bizim sorunumuz değil, Mısır’ın sorunu’ ve ABD de buna razı olacaktır.” diye konuştu.
Finkelstein, özellikle Gazze’deki hastanede olanlardan sonra Hizbullah’ın sessiz kalacağını düşünmediğini belirtti.
ABD’nin uçak gemisi filosunun da caydırıcılık için bölgeye gönderildiğine inandığını söyleyen Finkelstein, “ABD’nin dış görünüşteki tutumu şaşırtıcı değil. Beni biraz şaşırtan Joe Biden’ın İsrail’e verdiği destekte bu kadar agresif davranması oldu.” ifadelerini kullandı.
Finkelstein, Hizbullah’ın savaşa karışmaması halinde ABD filosunun bölgede hiçbir şey yapmadan bekleyerek geri döneceğine inandığını sözlerine ekledi.