Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Türkiye Yüzyılı özgürlüklerin, insanların yaşam tarzlarını rahatlıkla istedikleri, inandıkları gibi yaşadıkları ama bir taraftan da farklılıklarını çatışma konusu değil, zenginlik olarak gördükleri bir dönem olacaktır.” dedi.
Yılmaz, İstanbul Valiliğinin ev sahipliğinde Bakırköy’de bir otelde düzenlenen kahvaltı programında, Alevi kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi.
Programda konuşan Yılmaz, siyasi anlayışlarının özünde “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışının olduğunu ifade ederek, dünyada yaşanılan hadiselere bakıldığında bu anlayışın ne kadar değerli olduğunun bir kez daha görüldüğünü dile getirdi.
Dininden, dilinden ve çeşitli özelliklerinden bağımsız olarak insanı merkeze almanın önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Bugün Gazze’de yaşananlara baktığımızda da aynı ölçüyle yaklaşılması gerektiğini görüyoruz. Gazze’de İsrail yönetiminin Filistinlilere yaptığını kınamak için ona karşı durmak için Müslüman olmanız gerekmiyor, insan olmanız yeter. Orada yapılana karşı olmak için, işlenen savaş suçlarına, insanlık suçlarına karşı çıkmak için başka bir kimliğe ihtiyacımız yok. Sadece insan olmamız, insani bir bakış açısıyla yaklaşmamız yeter.” diye konuştu.
Yılmaz, Alevi Bektaşi geleneğinin bu toprakların en köklü geleneklerinden ve milyonlarca insanın hayatında çok önemli yere sahip büyük bir zenginlik olduğunu belirterek, farklılıkları ortadan kaldırmaya çalışmanın da doğru olmadığını kaydetti.
Bir arada yaşama kültürünü geliştirmenin çok kıymetli olduğunun altını çizen Yılmaz, şöyle devam etti:
“Aynı Allah’a, peygambere, kitaba inanan, Hazreti Ali sevgisini, ehlibeyt sevgisini paylaşan bir toplumun çok büyük ortaklıkları olduğunu da görmemiz gerekiyor. Bu büyük ortaklıkları, paylaştığımız değerleri görerek, bir taraftan da farklılıklarımızı da unutmadan, onların da bir zenginlik olduğunu görerek, bir olarak, iri olarak, diri olarak yaşamak zorundayız. Bunu yapmadığımız zaman aslında bizim menfaatimizi, geleceğimizi düşünmeyen, başka amaçlarla bu farklılıkları bir çatışma konusu haline getirmeye çalışanlara hizmet etmiş oluruz. İçeride veya dışarıda bu farklılıklarımızı çatışma konusu haline getirmeye çalışan, ülkemizin huzurunu, güvenini, insanımızın refahını bu yolla bozmaya çalışanlara karşı da çok dikkatli olmalıyız.”
Yılmaz, çeşitli medeniyetlere beşiklik yapmış tarihi derinliği olan bir coğrafyada farklı etnik kökenlerden, farklı diller konuşan, farklı mezheplerden ve meşreplerden çok sayıda geleneğin ve zengin mirasın görülmesi gerektiğini söyledi.
“Eşit vatandaşlık kavramıyla hareket etmek durumundayız”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye’nin bu güçlü geleneğinin yanı sıra demokratik bir hukuk devleti olduğuna işaret ederek, “Eşit vatandaşlık kavramıyla hareket etmek durumundayız. Türkiye’de yaşayan kim olursa olsun Müslüman’ı, gayrimüslimi, Müslümanlar içinde farklı mezhepleri, meşrepleri, inananı, inanmayanı, hangi inanca sahip olursa olsun herkesi bu ülkede demokratik bir ortamda hukukun koruması altında görmemiz ve kucaklamamız gerekiyor. Bu da ülkemizin birliği, bütünlüğü açısından çok çok kıymetli diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
Baştan beri kalkınma ile demokrasinin bir arada yürüyeceği anlayışla hareket ettiklerine vurgu yapan Yılmaz, şöyle konuştu:
“20 yıllık dönemde, bu kadar ekonomik kalkınma, sosyal refah artışı nasıl başarıldı diye baktığımızda, işin özünde aslında kalkınmayla demokrasiyi bir arada görme anlayışı var. Bir yandan yollar yaptık, üniversiteler açtık, havalimanları kurduk, sosyal programları geliştirdik, eğitime, sağlığa büyük yatırımlar yaptık. Özellikle bölgesel dengesizlikleri azaltmak için Doğu’da, Güneydoğu’da GAP başta olmak üzere birçok yatırımı hızlandırdık. Diğer taraftan temel hak ve hürriyetleri artırmaya çalıştık, ifade özgürlüğünü geliştirmeye gayret ettik, vesayetçi yapıları tasfiye etmek için elimizden gelen tüm gayreti sarf ettik. Sonuncusu 15 Temmuz’da olmak üzere o vesayetçi yapılardan da ülkemizi çok şükür kurtardık ve normal bir demokrasi haline geldik.”
Yılmaz, son 20 yılda 15 Temmuz, 17-25 Aralık, çukur (hendek) olayları gibi birçok hadiselerle DEAŞ, PKK, FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadele ede ede bu noktalara geldiklerini anlattı.
Bu süreçte insanların ana dilleriyle ilgili tabuların ortadan kaldırıldığını, konuşulmayan şeylerin konuşulmaya başlandığını aktaran Yılmaz, demokrasiyi daha üst seviyelere çıkaracaklarını söyledi.
Kürt ve Alevi vatandaşların meselelerini konuşmak için başka örgütsel yapılara, uluslararası birtakım yapılara ihtiyaç olmadığını kaydeden Yılmaz, bu konularda cesur adımlar atıldığını ve önemli bir mesafe alındığını dile getirdi.
“Cemevleri ilk defa geçen yıl yaptığımız düzenlemelerle kanuni statü kazandı”
Yılmaz, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı yaptığı dönemde Alevi-Bektaşilerle ilgili birtakım adımlar atıldığını hatırlatarak, “Cemevleri ilk defa geçen yıl yaptığımız düzenlemelerle kanuni bir statü kazanmış oldu. Kanunda ifade edildi ve imar planlarından yapımına, bakım onarımına, aydınlatma giderlerine varıncaya kadar bu konularda ilgili kurumlar yetkilendirilmiş oldu. Bu önemli bir adım. Yasal statü kazanılması bakımından da önemli bir adım. Diğer taraftan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulmuş oldu. Yeni bir başkanlık tabii. İnşallah çalışmalarını zamanla daha derinleştirecek, genişletecek, daha güçlü bir şekilde hizmet edecek.” şeklinde konuştu.
Hiçbir topluluğun homojen olmadığını ifade eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla bizim devlet olarak, hükümet olarak görevimiz insanlara bir inancı, fikri, anlayışı dayatmak değil, sahip oldukları inancı, anlayışı, geleneği en rahat bir ortamda hayata geçirmek için hukuki, fiziki şartları hazırlamak. Onun içini insanlar nasıl doldurur, nasıl bir yaklaşım sergilerler, gerisi sivil toplumun görevi. Bizim bu anlamda hiç kimseye bir inanç, görüş, fikir dayatmak gibi bir zihniyetimiz yok. Yaptığımız şey, insanların inandığı gibi yaşamalarının ortamını, şartlarını oluşturmaktır. Varsa burada eksiklerimiz, yanlışlarımız, onları da tabii ki konuşmaya, her zaman düzeltmeye hazırız. Bu işler bir süreçtir, belli bir zaman içinde gerçekleşiyor. Bunu da inanıyorum ki sizlerle birlikte başarırız.”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, zararlı akımlar ve terör dışında tüm kimliklere ve yaşam tarzlarına saygılı olduklarına değinerek şunları kaydetti:
“İnsanlar inandıklarını rahatlıkla ifade ettiklerinde ve hayata geçirdiklerinde hem kendileri daha çok mutlu, müreffeh olurlar hem de topluma daha çok katkıda bulunurlar. Yaşam tarzı, kimliği bastırılan toplumlar huzursuz olurlar ve gelişemezler, rahat bir şekilde hedeflerine ulaşamazlar. Yüz yıllık bir Cumhuriyet’imiz, büyük birikimlerimiz var. Şimdi de Türkiye Yüzyılı’na adım atıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’mız, Türkiye Yüzyılı vizyonunu ortaya koymuş durumda. Türkiye Yüzyılı özgürlüklerin, insanların yaşam tarzlarını rahatlıkla istedikleri, inandıkları gibi yaşadıkları ama bir taraftan da farklılıklarını çatışma konusu değil, zenginlik olarak gördükleri bir dönem olacaktır. Bugünlere gelinceye kadar çok şeyler yapıldı, çok adımlar atıldı. Bunlara emeği geçen herkese de huzurunuzda teşekkür ediyorum.”
Vali Gül’ün konuşması
İstanbul Valisi Davut Gül de Cumhuriyet’in 100 yılının geride bırakıldığını belirterek, “Cumhuriyet’i nasıl birlikte kurduysak, Türkiye Yüzyılı’nı da sizlerle birlikte inşa edeceğiz. Bizim topraklarımızda Alevi meselesi, Sünni meselesi milletin vicdanında yerini bulmuş ve büyük ölçüde çözüme kavuşmuş bir durumda. İsimlere baktığımızda bu topraklarda ne kadar Ramazan ismi varsa o kadar Muharrem ismi var. Ne kadar Ömer, Ebubekir, Osman varsa o kadar Ali var. Hasan var, Hüseyin var ama bu topraklarda Yezid ismini göremezsiniz. Bu, şunu gösteriyor. 85 milyonun vicdanında ehlibeyt sevgisi yerini almış ve birlikte yaşama kültürü, farklılıkları zenginlik olarak görme kültürü toplumun en ince damarlarına kadar sirayet etmiş. İnşallah bunu birlikte yaşatacağız, büyüteceğiz.” ifadelerini kullandı.
100’den fazla kanaat önderi ve STK temsilcisinin katıldığı programda, katılımcıların sorunları ve talepleri ele alındı.