Hz. Peygamberin Risaletinin 10. yılı tam bir hüzün yılı olmuştu. Hem gözbebeği eşi Hz. Hatice’yi hem de çocukluğundan beri onu her türlü kötülükten koruyan amcası Ebu Talib’i kaybetmenin hüznünü yaşıyordu. Ayrı olarak Taif’ten taşlanarak kovulması da üzerine eklenmişti. İşte Hz. Peygamber bu hüzün yılında iken Miraç hadisesi ona ilaç gibi gelmiş, rahatlatmıştı. Sizler için Miraç hadisesini başından sonuna kadar her ayrıntısıyla araştırdık, yazdık…
Rüya bile olmayan, Peygamberimizin bizzat bedenen yaptığı bu hayret edilesi mucizevi yolculukta, Allah peygamberimize ve tüm islam alemine dönüm noktası olacak hediyeler bahşetmiştir.
“Hz. Peygamber (SAV)’e (Miraç’ta) üç şey verilmiştir: Beş vakit namaz, Bakara Sûresi’nin sonu (Amenerrasûlu) ve ümmetinden şirke düşmeyenlere büyük günahlarının affedildiği i…” müjdesi verilmiştir.”
Miraç nedir, Hz. Peygamber Miraca nasıl çıktı?
Sözlükte “yukarı çıkmak, yükselmek” anlamındaki mi‘râc kelimesi “yukarı çıkma vasıtası, merdiven” demektir. Terim olarak Hz. Peygamber’in göğe yükselişini ve Allah katına çıkışını ifade eder.
İslâmî kaynaklarda genellikle ele alındığı şekliyle mi‘rac hadisesi iki safhada meydana gelmiştir. Resûl-i Ekrem’in bir gece Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya yaptığı yolculuğa isrâ, oradan göklere yükselmesine mi‘rac denilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de Miraç hadisesi nasıl anlatılır?
Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim’de Miraç Hadisesiyle alakalı , Allah (c.c) şöyle buyurmuştur:
“Kulunu (Muhammed aleyhisselamı) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.” (İSRA SURESİ-1)
Miraç hadisesi nasıl gerçekleşti?
Hadis kaynakları ile siyer ve delâil kitaplarında isrâ ve mi‘racla ilgili birçok rivayet mevcuttur. Buhârî ve Müslim’de yer alan rivayetlerin ortak noktalarına göre Miraç adındaki bu mucizevi yolculuk şu şekilde gerçekleşmiştir:
Bir gece Resûlullah, Kâbe’de Hicr veya Hatîm denilen yerde iken -bazı rivayetlerde uykuda bulunduğu sırada veya uyku ile uyanıklık arası bir halde- Cebrâil geldi; göğsünü açtı, zemzemle yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurup kapattı.
Burak adlı bineğe bindirip Beytülmakdis’e götürdü. Resûl-i Ekrem Mescid-i Aksâ’da iki rek‘at namaz kılıp dışarı çıktığında Cebrâil biri süt, diğeri şarap dolu iki kap getirdi. Resûlullah süt dolu kabı seçince Cebrâil kendisine “fıtratı seçtin” dedi, ardından onu alıp dünya semasına yükseltti.
Semaların her birinde sırasıyla Âdem, Îsâ, Yûsuf, İdrîs, Hârûn ve Mûsâ peygamberlerle görüştü; nihayet Beytülma‘mûr’un bulunduğu yedinci semada Hz. İbrâhim’le buluştu.
Sidretü’l-müntehâ (Hz. Peygamber’in Miraç gecesi yanında ilahi sırlara mazhar olduğu ağaç) denilen yere vardıklarında yazıcı meleklerin kalem cızırtılarını duydu ve Allah’ın huzuruna çıktı.
Burada Cenâb-ı Hak elli vakit namazı farz kıldı. Dönüşte Hz. Mûsâ, elli vakit namazın ümmetine ağır geleceğini söyleyip Allah’tan onu hafifletmesini istemesini tavsiye etti.
Namaz beş vakte indirilinceye kadar Hz. Peygamber’in huzûr-i ilâhîye müracaatı ve Mûsâ ile diyalogu devam etti (Buhârî)
Bir rivayete göre Resûl-i Ekrem’e mi‘racda Bakara sûresinin son âyetleri indirilmiş ve Allah’a ortak koşmayanların affedileceği müjdesi verilmiştir.(Müsned)
Miraç hadisesi uykuda mı gerçekleşti?
İsrâ ve mi‘racın mahiyetine yönelik en önemli tartışma onun bedenen mi yoksa ruhen mi gerçekleştiği konusundadır. Kelâm ve hadis âlimlerinin çoğu olayın bedenen ve uyanık halde gerçekleştiği görüşünü benimsemiştir. Buna göre âyette geçen “abd” kelimesinden ruh-beden bütünlüğüyle Hz. Peygamber kastedilmektedir.
Diğer bazı haberlere göre de Resûlullah olayı Mekke’de haber verdiği zaman Kureyş kabilesi kendisini yalanlayıp Mescid-i Aksâ hakkında sorular sorunca Allah ona mescidi göstermiş ve böylece sorulara cevap vermiştir. (Müsned)
Âyetin başındaki tenzih (sübhâne) ifadesi de olayın azametine işaret eder. İsrâ ve mi‘rac rüyada gerçekleşmiş olsaydı bu sıradan bir hadise olur, Kureyşliler de onu inkâr etmezdi. Ayrıca, “Sana gösterdiğimiz rüyayı … insanlar için bir imtihan vesilesi yaptık” meâlindeki âyette (el-İsrâ 17/60) yer alan “rüya” kelimesi gözle görmeyi ifade eder; eğer uyku halinde görülen rüyayı belirtseydi bu bir imtihan vesilesi sayılmazdı.
Miraç gecesinde hangi ibadetler yapılabilir?
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki bu ibadetler tavsiye edilenlerdir ve her gün yapılabilir. Böyle özel geceler ise bu ibadetleri yerine getirmek için birer vesile ve fırsattır. gecelerinde tüm eller duaya kalkar ve temiz niyetli bir dua vesilesiyle tüm ümmetin duası kabul olabilir…
Peygamber Efendimiz bu gece pek çok rûhânî ahvâl ve ikrâma kavuşmuş olmakla birlikte hiç bir kulun ulaşamayacağı manevi alemlere varmıştır. İşte bu gece her yıl olarak idrak edilir. Bu gecede şu ibadetlerin yapılması tavsiye edimiştir:
Oruç Tutmak
Üç Ayların ilk ayı olan Recep ayının 27. gecesine denk gelen Mîraç Kandili’nin gündüzünde oruç tutulması tavsiye ediliyor.
Kaza ve Nafile Namazı Kılmak
Miraç’taki en mühim hususlardan biri, beş vakit namazın farz kılınmasıdır. Namaz konusunda öncelik daima farz namazlarıdır. Kazası olanlar kaza namazı kılmalı, kaza namazı olmayanlar ise nafile namazları ve özellikle fazileti bol olan tesbih namazını kılabilir.
Sadaka vermek
Allah yolunda infakta bulunup sadaka vermenin kişiyi pek çok tehlike ve belâlardan muhâfaza edeceği, buna ilâveten sadaka sahibini Allah’ın sevgisine nail edeceği unutulmamalıdır. Bu müstesnâ geceler de sadaka vermeye en güzel vesilelerdir.
Bir yetimin yüzünü güldürmek böyle gecelerde yapılabilecek en güzel ibadettir. Yetim gülerse dünya güler…
Yüce Allah sadaka hususunda şöyle buyurmuştur:
“Allah yolunda infâk edin! Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Bir de ihsanda bulunun. Zira Allah, muhsinleri (iyilikte bulunan, işini güzel yapan ve ihsan şuuru ile yaşayanları) sever.” (el-Bakara, 195)
Hz. Peygamber(s.a.v) zengin-fakir her mü’mini sadakaya teşvik eder; bir hurmadan başka bir şeyi olmayan için; “Yarım hurmayla da olsa cehennem ateşinden korunun, onu da bulamazsanız güzel ve hoş bir söz ile korunun.” buyururdu. (Buhârî)
Aile bireyleriyle Camiye vakit namazı kılmaya gitmek
Kandil gecelerinde camilerin atmosferi bambaşka olur. Kuran’lar, ilahiler, Mevlütler okunur. Bu manevi havadan istifade etmeye ailemizi de davet edebilir, hep beraber camilere gidebiliriz.
Aile büyüklerini ziyaret etmek, aramak
Sıla-ı Rahim çok kıymetli bir ibadettir. Aile büyüklerini mümkünse ziyaret etmek, değilse arayıp gönüllerini hoş tutmak, yaşlı ve hastalara yardımda bulunup gönüllerini hoş tutmak, çocukları ufak ikramlar ve hediyelerle sevindirmek bir ibadettir.
Kur’ân-ı Kerîm Okumak
Kuran-ı Kerim Yüce Allah’ın kelamıdır ve böyle gecelerde bir ayet bile olsa anlayarak okunmalı, idrak edilmelidir.
Tevbe İstiğfar Etmek
Allah Teâla şirke düşmeyenlerin büyük günahlarını affedeceğini bu gecede müjdelemiştir. (Müslim)
Hz. Peygamber “Ben, günde yüz kere istiğfâr ederim…” (Müslim) diyerek günahlardan arınmayı tüm ümmetine tavsiye etmiştir.
Bir insanın günahı çok olabilir ama Yüce Allah’ın merhameti hepsinden daha çoktur.
Dua Etmek
Bu mübârek geceler, yaratıcımıza duâ ve niyazda bulunma zamanlarıdır.
Yüce Allah Kuran-ı Kerim’de buyurur:
“(Ey Rasûlüm!) De ki: Sizin duâ ve niyâzlarınız olmazsa, Rabbim size ne diye değer versin?..” (el-Furkân, 77)
Yine Rabbimizin verdiği nimetlere hamd ve şükür halinde bulunmayı unutmamalıdır. Nitekim hadis-i şerifte duânın kabul olmasının iki şartından birinin hamd diğerinin de salavat olduğu bildirilmiştir.
Bir defasında Hz. Peygamber, sahâbîlerden birinin Allâh’a hamd ve Rasûlü’ne salevât getirerek duâya başladığını gördüğünde, onu takdîr ederek:
“–Ey namaz kılan zât! Duâ et, (duâna hamdele ve salvele ile başladığın müddetçe) duân kabûl olunur.” buyurmuştur. (Tirmizî)
Salavat Getirmek
Hz. Peygamber’e salavat getirmeyi Allah (c.c) emretmiştir. Ayrıca hadis-i şeriflerde salavat getirenin bütün sıkıntılarının gideririleceği bildirilmiştir.
Ayet-i kerîmede buyrulur:
“Şüphesiz ki Allâh ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey müminler! Siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin!” (Ahzab suresi56)